Ev/Aile İçi Şiddet Nedir? Neden Önemlidir?

13 'da okunur

Yalhoy Setenay Tekin


Ev içi şiddet; şiddet mağduru ve şiddet uygulayan aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti ifade eder. Ev içi şiddet, aile içi şiddet kavramından daha geniş kapsamlıdır. Aile içerisinde sadece kan bağı, çekirdek aile veya büyük aileler varken ev içi kavramında ise bunlarla beraber akrabalık ilişkisi olmayanlar da yer alır.

Toplumda bulunan cinsiyet eşitsizliği, şiddet türlerinin bilinmemesi, farkında olmama, manipülasyon ile dayatmalar, şiddeti daha da ağır bir noktaya getiriyor. Bu dayatma yolları baskı, kısıtlama, duygu istismarı, zorundalık hissi, ev işlerini kişinin göreviymiş gibi yansıtmalar neticesinde sosyal öğretilerle beraber destekleniyor. Şiddet bu şekilde, kültürel gerekçelerle de meşrulaştırılmış ve normalleştirilmiş oluyor.

Partnerin, toplumda empoze edilen fikirlerin etkisiyle bir olaya veya duruma katlanmak zorundaymış hissi, bunu “görev” olarak tanımlamasına sebep oluyor. İçselleştirildiği için sorgulanmayan ve görev kabul edilen ev içi şiddetin içinde; cinsel şiddet, ekonomik şiddet, sözel şiddet, ısrarlı takip, iş görme edinimine zorlama veya bu istekten eksik bırakma, eğitimden yoksun bırakma, ev işlerinde tek kişinin sorumlu olarak belirlenmesi, kıyafet iznine gerek duyulması, tek başına sosyal alan veya özel alanın olmaması gibi faktörler bulunur. Bu faktörler, şiddetin aslında ne kadar geniş yelpazede olduğunun göstergesidir. Mağdurlar, bu şiddet türlerinden birine veya hepsine birden maruz kalabiliyor.

Ev içi şiddet, toplumda duyulma olasılığı az olan ama en çok yaşanan şiddet biçimidir. Sorunlar kapalı kapılar ardından, kimseye bir şey anlatılamadan, yaşanmamış sayılarak deneyimleniyor. Aslında yapısal ve sistematik olan şiddet, ev içinde olan bireyleri mutlaka her açıdan etkiliyor ve özellikle kadınlara, çocuklara, yaşlılara uygulanıyor.

Kadınların ev içi şiddetine maruz kalmasıyla ilgili yapılan araştırmalar gösteriyor ki; Türkiye genelinde, yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların oranı yüzde 36’dır. Bir başka deyişle, her 10 evlenmiş kadından neredeyse 4’ü, eşi veya birlikte olduğu erkeklerin fiziksel şiddetine maruz kalmıştır. Son dönemde yaşanan şiddet değerlendirildiğinde, araştırmadan önceki son 12 ay içinde, evlenmiş kadınların yüzde 8’inin fiziksel şiddete maruz kaldığı görülmüştür.[1]

Kadınların iş hayatına ne derece dahil olduğu, ekonomik şiddet ile yakından ilişkilidir. Tabloda, kadınların çalışma durumuna dair istatistikler belirtilmiştir. Kaynak:  https://dspace.ceid.org.tr/xmlui/bitstream/handle/1/135/ekutuphane3.5.1.1.1.pdf?sequence=1&isAllowed=y

Buradaki araştırmada; cinsel şiddete uğrayan kadınların genelinin fiziksel şiddete de uğradığı bulgulanmıştır. Cinsel şiddet üç kategoride değerlendiriliyor:

  • Kadın istemediği halde korktuğu için cinsel ilişkiye girme
  • Beraber olduğu kişi tarafından veya bir başkası tarafından cinsel saldırı
  • Kadının cinsel açıdan aşağılanması

Ev içi şiddetin içinde sadece fiziksel ve cinsel şiddet yok. Duygusal, ekonomik ve psikolojik şiddet de ev içi şiddetin uzantıları.


Duygusal şiddet, duyguların ve duygusal gereksinimlerin; zorlamak, aşağılamak, cezalandırmak, öfke, gerginlik atmak amacıyla karşı tarafa baskı uygulayabilmek için tutarlı bir şekilde istismar edilmesi, bir yaptırım ve tehdit aracı olarak kullanılmasıdır. Kişiye güven endeksli bir ilişki, duygusal şiddetin farkına varılmasını zorlaştırır. Çünkü kişi, hatayı kendisinde arar ve sonuç bulamaz. Öte yandan şiddetin yaşandığı an dışında diğer zamanlar iyi geçiyorsa şiddet görünmezleşir. En sık görülen duygusal şiddet biçimleri ise; korkutma, baskılama, sindirme, küfür, aşağılama, tehdit, kontrol etmeye yönelik davranışlardır.

Ekonomik şiddet; kişilerin psikolojik ve fizyolojik sağlığını olumsuz etkileyen koşullara karşı çıkma gücü ve ekonomik bağımsızlıkla doğrudan ilişkilidir. Ekonomik bağımlılık kadının diğer şiddet türlerine uğrama konusundaki en zayıf noktasıdır.

Ev içi şiddetin ekonomik boyutunda, kadına ‘içişleri bakanı’ diyerek güzelleme yaparken aslında onu evin içinden, erkekleri ise evin dışından sorumlu göstermektedir. Yani kadın ev işlerinden, ev düzeninden sorumluyken; erkeğin ise çalışmaktan, geçimi sağlamaktan sorumlu olduğu algısı toplumsal eşitsizlikte ön plana çıkmaktadır ve bu ayrım, ev içinde kadının ekonomik şiddete uğrama ihtimalini artırmaktadır.

Kadının iş veya sosyal hayatının olması, ekonomik şiddeti engelleyecek bir duvar özelliği göstermez. Kadının erkekten daha fazla kazanması, mesleki statü açısında daha üst olması, erkeğe bağımlı olmaması gibi faktörler de erkeklerin ekonomik şiddet uygulamasına bahane olarak kullanılabilmektedir. Kadının istediği işte çalışmasına izin vermemek, istemediği işte zorla çalıştırmak, çalışma yaşamında ilerlemesine engel olmak, ekonomik konularda fikir almamak gibi faktörler de ekonomik şiddetin kapsamına girer. Kadının ev içi işçisi olarak görülmesinin yaygın bir göstergesi ise toplum içerisinde “ev hanımı” kalıbının meslek anlamında belirtilmesidir. Sadece kadına yüklenen aile, eş, anne kavramları mesleki statülerde kadınların terfi almasını, ya aile kaynaklı ya da iş kaynaklı sebep gösterilip engellenmektedir.

Pandemide Ev İçi Şiddet Ve Ev İşçiliği

Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi (2020) tarafından Covid19 karantinası üzerine yapılan ve 1873 kadının katıldığı çalışmada, katılımcıların karantina sürecinde ev içi tartışma/çatışma yaşama oranları %69,4 olarak belirtilmektedir. Ayrıca kadınların yarıya yakını karantina sürecinin kadına ve çocuğa yönelik şiddeti tetiklediğine katılırken, %39,5’i de karantina sürecinde yaşadığı şiddetin önceden yaşadığı şiddetten daha yoğun olduğunu belirtmektedir.[2]

Kaynak: Covid-19 Salgınının Kadın Çalışanlar Açısından Etkileri, Doç. Dr. Emel Memiş, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi, https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10659-covid-19-salgininin-kadin-calisanlar-acisindan-etkileri-arastirmasi

Pandemi ve sokağa çıkma yasaklarından sonra ev işlerinin kimlere görev olarak yüklendiği, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) ve KONDA çalışmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu çalışmaya göre kadınlar, salgın öncesinde ev işlerine 1.92 saat ayırırken erkekler ise 0.83 saat ayırıyordu. Pandemi sonrasında değişen koşullarla beraber kadınların ev içi işlerinde çalışması 4.52’ye, erkeklerin ise 1.09’a çıktı. Aradaki bu fark kadınların ev içi işlere ayırdıkları zamanın dörtte biridir.[3] Yapılan bu çalışma sonucu, kadınlar ev işlerinde erkeklere oranla 3 kat daha fazla zaman ayırıyor. Normal koşullar altında da zaten ev işleriyle ilgilenmeyen erkekler, pandemi döneminde de aslında komut ile hareket ederek yine kadının yönlendirmesine ihtiyaç duyuyor ya da eksik yapıyor.

Erkeklerin ev işlerinde kadına “yardımcı” olması buradaki en önemli problemlerden biridir. Kadın işgücü ve ekonomik anlamda şiddete, sömürüye maruz kalırken; erkekler, ev içi işlerin çok küçük bir kısmını yerine getirmenin lütuf olduğunu düşünürler. Önemli olan, ortada açıkça görülebilecek eşitsizliktir. Ekonomik, psikolojik, fiziksel, duygusal ve cinsel şiddeti kapsayan ev içi şiddet, ataerkil toplumlarda büyük bir problem olarak devam etmektedir. Görülmesi, tartışılması ve çözüm yollarının aranması büyük bir gerekliliktir.


Çevrimiçi Kaynaklar

https://www.stgm.org.tr/undp-raporu-pandemide-kadinlar-erkeklerin-4-kati-ucretsiz-yapti

https://turkey.un.org/tr/88666-covid-19-kadinlarin-ev-ve-bakim-islerini-artirdi#_ftn1

https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10659-covid-19-salgininin-kadin-calisanlar-acisindan-etkileri-arastirmasi

https://dspace.ceid.org.tr/xmlui/bitstream/handle/1/135/ekutuphane3.5.1.1.1.pdf?sequence=1&isAllowed=y

[1] https://dspace.ceid.org.tr/xmlui/bitstream/handle/1/135/ekutuphane3.5.1.1.1.pdf?sequence=1&isAllowed=y  sayfa 85

[2] Sultan Ebru Bulgurcuoğlu, Görkem Kelebek Küçükarslan, “Covid-19 Pandemisinde (Yeniden) İnşa Edilen Mekânda Kadına Yönelik Ev İçi Şiddeti Anlamak, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2021, 39(1), s. 71-83

[3] İpek İlkkaracan, Emel Memiş, “Covid-19 Küresel Salgın Sürecinde Türkiye’de Bakım Ekonomisi ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Eşitsizlikler”, UNDP KONDA Araştırma Notu

Bir önceki

Kaşenlik-Çerkeslik-Israrlı Takip

Bir sonraki

25 Kasım

Latest from Blog

İkrardan Dönüş

oturdum saydım. kaçıncı gündü. öldüğü, son nefesini verdiği gün müydü birinci gün. yoksa defnedildiği gün mü.

0 $0.00