Nartlar, Anaerkillik ve Seteney

23 'da okunur

J. Büşra Şahin

Nartlar, Çerkeslerin kadim zamanlarından gelen mitolojileridir. Dünyanın diğer mitolojilerinde olduğu gibi kalabalık bir kadrosu vardır ve öyküleri kısmen de olsa bugüne aktarılmıştır. Bu yazıda, Nartlar ve Seteney Guaşe ele alınacak, anaerkilliğin ne olduğu açıklanacak ve Nartlardaki ataerkillik örneklerle anlatılacaktır.

Nartlar Çerkeslere başka bir kültürden gelmemiştir ve Nartların yaşam alanı Kafkasya, yani yeryüzüdür. Mitolojilerin temel amaçlarına hizmet ederler: İnsanların yaşam şekillerini düzenlemede örnek modeldirler, iyiyi veya kötüyü, neyi yapıp neyden kaçınmak gerektiğini temsil ederler. Nart anlatılarında iyi ve kötü karakterler vardır ve bunların arasındaki gerilimler aslında insanlara yol göstermek için yaratılmış aksiyonlardır. Nartlar doğruluk ve adaletten yana gösterilen gururlu karakterlerdir.

Nartların en eski zamanlarının anaerkil olarak düşünülmesinin nedeni, bazı Nartların, annelerinin ismiyle anılması olabilir. Anaerkilliğin tanımı çeşitli unsurlara göre farklılık gösterse de (soy ve mülk aktarımı gibi) genel olarak, bu düzende kadının erkekten üstün olduğu, soyu kadının belirlediği ve yönetimin kadının elinde olduğu tanımları yapılır. Peggy Reeves Sanday[1], bu üstünlük yaklaşımına karşı çıkarak anaerkilliği, toplumsal cinsiyet bağlamında sosyal ve politik açıdan eşitlikçi bir toplum yapısı olarak tanımlar. Kadının üstün olması yaklaşımını, bugünkü ataerkil düşünce yapısının bir ürünü olarak yorumlar. Anaerkil toplumlarda üstünlükten ziyade eşitlikçilik unsurunun önemli olduğunu vurgular. İlk tanıma göre (kadının erkeğe göre üstün olması) dünya tarihinde böyle bir topluluğun yaşamış olduğuna dair kesin kanıt yoktur fakat iddialar yer almaktadır. İkinci tanımdan ele alırsak; dünyanın belli yerlerinde ve çok eski zaman diliminde (örneğin avcı-toplayıcı insan topluluklarında veya bugün örnek olarak verilen Mosuolarda) anaerkil düzenin var olduğunu söyleyen araştırmacılar ve örnekler bulunabilir. Her iki yaklaşıma göre de Nartlarda anaerkilliğin olduğu iddia edilemez, çünkü böyle bir veri yoktur. Anlatılarda, örneğin Seteney ne kadar önemli bir karakter olsa da üstün veya erkeklerle eşit değildir. Aşağıda verilen açıklamalar bu fikri destekleyecektir.

Nart hikâyelerinde adı sıklıkla geçen, en bilindik kadın Seteney Guaşe’dir. Seteney’in tanım ve tasvirlerine baktığımızda şu cümlelerle sıkça karşılaşırız: Sosrıko’nun annesi, Nartların annesi, Nartların akıl hocası, Nartların terzisi, nakış yapar, evde oturur vs. Şimdi bu tanımlamaları ele alalım. Öncelikle bir kadının anneliğine vurgu yapılmasının temellerini araştıralım.

Biyoloji ve tıp bilimlerinin gelişmesinden çok önce kadınlar, doğurganlığı dışında bir özellikleri ile pek bilinmez, nasıl doğurdukları da tam anlaşılamadığı için bir bebek dünyaya getirmesi olağanüstü görülürdü. İlk kent devletlerinin ortaya çıkışından itibaren kadınlar, savaş ganimeti olarak fethedilen yerlerden alınır ve üreme araçları olarak kullanılırdı. Bu durum çok uzun yüzyıllar böyle devam etti ve kadın sadece doğurma yetisiyle değerlendirildi. Kutsal kitapların hepsinde rastlanan ve erkeğe hitaben söylenen “kadınlar sizin tarlanızdır, dilediğiniz gibi sürün” benzeri ifadeler de bu yaklaşımı doğrular. Kadın bir tarla olarak görülür gerçekten, erkek ise o tarlaya tohumu atacak kişi, doğan çocuk da bunun meyvesi. Erkek meyveyi topladıktan sonra kadının pek önemi kalmaz. Doğurabilmeleri dışında kadınlar düşük zekalı, kısa yaşayan, beceriksiz kimseler olarak görülür. 18 ve 19. yüzyılda, aydınlanmacılığın sıçrama yapması ve bilimsel bilgilerin her geçen gün artması biyoloji bilimine de sıçrar. Ortaçağda gizemli, tehlikeli ve hatta dikenlerle kaplı bir yapı olarak görülen kadın üreme organı artık bilimsel bilgilerle incelenebilmektedir (ancak o kadar önem verilmemiştir ki, kadın bedeni üzerine bugün bile şaşırtıcı incelemelerle karşılaşıyoruz). Bu dönemde kadın ve erkek eşitliği de gündeme gelmiş ve pek çok kadın, erkekler gibi eşit oy hakkına, iş hakkına sahip olabilmek için seslerini çıkarmışlardır. Buna rağmen kadınlar, 19. ve 20. yüzyıllarda biyolojik indirgemeciliğe maruz kalmış ve “doğurabilen canlı” sıfatından çıkamamıştır. Anneliğin bu kadar yüceltilmesinin nedeni de budur. Kadının duygusal alana itilmesi, erkeğin akıl alanında kendini yüceltmesi sonucu kadın anneliğe, ev içine itilirken erkek toplumsal yaşama ve yönetim sistemlerine egemen olmuştur. Oysa kadın doğurabilen bir varlıktan başka da pek çok şeydir. Zeka veya duygulanım açısından erkekten farkı yoktur. Erkek kadar ekonomide/yönetimde/toplumsal hayatta yer alabilir. Ancak annelik özelliği ve “doğurabilme mucizesi” yüzünden bu alanlardan itilir. Görevi ev içinde bulunmak, çocuk büyütmek, erkeğin kendisini beslemesini beklemektir. Bu anlatılanlar, yüzyıllardır erkek bakış açısından aktarılmış ve kadın üzerindeki değerlendirmeler de bu açıdan yapılmıştır. Yine erkekler tarafından kurulup aktarılan Seteney karakteri, anlatılan niteliklere oturur. Annedir, evinde veya bahçede vakit geçirir, ev işleri/nakış/dikiş yapar. İşte bu yüzden Nartlarda ne toplumsal cinsiyet eşitliği söz konusudur ne de kadın el üstünde tutulur. Kadın karakterler daima pasif ve ikinci planda anlatılır. Aktif rol alan erkek kahramanın yardımcı karakteridirler.

Özdemir Özbay, Dünya Mitolojisi ve Nartlar kitabının giriş bölümünde şu ifadeleri dile getiriyor:

“Matriarkal (Anaerkil) düzen çağının gelenek, görenek ve özellikleri, Seteney Guaşe’nin toplumsal görevlerinden anlaşılmaktadır. Seteney akıllıdır, bilgedir, Nartların danışma organıdır. Tüm destan tekstlerinin başkahramanıdır. Son çağlarda üretilen destanlar yeni kahramanlar yaratmıştır. Destanların en önemli isimlerinden olan Sosrıqua (Sawsırıko) Seteney’i gölgelemese bile Kuzey Kafkasya Boylarının erkek kahramanı olarak Patriarkal (Babaerkil) düzenin simgesi haline gelmiştir. Hatta Nart halkının tek danışma makamı olan annesi Seteney’in karşı olduğu kimi konularda ‘Kadın sözünün kılavuz olmayacağı’ biçimindeki sözü ile artık toplumun babaerkil çağa geçilmekte olduğunu müjdelemektedir.”[2]

Bu ifadeler sadece tek bir açıdan doğrudur: Sosrıko, ataerkil anlatıların vücut bulmuş halidir. Alıntılanan metinde gösterildiği gibi Seteney Nart toplantılarına alınmaz, yeri orası değildir. Aynı noktaya başka bir yerde de dikkat çekiyor Özbay: “Seteney oğlu Sawsırıko’yu Nart toplantısına ilk kez götürdüğünde ‘Annelere saygımız büyüktür, ancak bir kimseyi Nart toplantılarına bir kadının sözü ile almamız geleneklerimize uygun bir davranış değildir.”[3] Seteney yine bir gün toplantıdan gelen oğluna haberleri sorunca, Sosrıko “Bu Nart erkeklerini ilgilendirir, kadınları ilgilendirmez” cevabını verir.[4] Örneklerden de gayet iyi anlaşıldığı üzere Seteney’in bilgeliği çok da önemsenen bir şey değildir ki toplantılara giremez, toplantıya katılması için isim öneremez veya toplantıda alınan kararlar onu ilgilendirmez.

Seteney burada anaerkilliğin değil anneliğin timsalidir. Kadının sadece annelikle tanımlanması, toplumsal cinsiyet rollerini biyolojiye indirgeyen yaklaşımla paralellik gösterir ve kadının sadece üreme aracı olarak görülmesine geniş bir yol açar. Bu yolun sonunda kadının biyolojik özellikleri, patriyarkal iktidar sisteminin bir aracı hâline gelir. “Sosrıko’nun annesi” ifadesi, bu annelik meselesinin üstüne bir kadının, bir erkek üzerinden tanımlanması yanlışına düşülmesine sebep olur. Seteney, Sosrıko üzerinden tanımlanır. Artık bir birey olarak Seteney yoktur; bir erkeğin annesi, bir erkeğin yol göstericisi, bir erkeğin karısı Seteney vardır. Bugün bile kadının birey olarak görülmemesi ve hep bir erkeğin yanında tanımlanmasının temelini burada aramak gerekir. Ayrıca Özbay, burada ataerkil düzeni, “müjdelenmektedir” ifadesi ile kutsamakta, ideal düzene geçiş yapıldığı fikrini ifade etmektedir. Anaerkil veya ataerkil düzenler müjdelenecek gelişmeler değildir, sadece bir toplumsal düzendir. Ve toplumsal düzenler, yine o toplumun içindeki bireyler tarafından eleştirilebilir, değişimi talep edilebilir.

Kaynak: https://zen.yandex.ru/media/natpress/jenskii-kostium-kabardincev-i-cherkesov-5aa4df9f9d5cb3c737c24495

Seteney’in diğer özelliklerine gelecek olursak; Seteney Nart anlatılarında hep el işleri ile ilişkilendirilir. Nartlar kahraman bir şekilde maceradan maceraya koşup sürekli bir şeyler kurtarırken Seteney evde oturup Nartlara elbise diker. Onlara sofra hazırlar, peşlerini toplamaktan yorulur. Günde bir Çerkeska dikmesiyle övülür. Osman Çelik de Efsaneler-Hikayeler-Portreler kitabının Nartlar kısmında kadınları ev içi ile ilişkili nitelikleri ile tanımlar:

“Kadınlara duyulan saygı büyük olduğu için, çoğu kez onlardı söz sahibi. Ama gerektiğinde, erkeklerin gür sesi her şeyi bastırıyordu. Nart erkekleri saygılı, fakat gururluydu. Nart kadınları ise; erkeğe bağlı, hamarattı. Güzel ve iffetliydiler.”[5]

Kadına duyulan saygının ve dinlenilen sözünün şarta bağlandığı bu alıntıda açıkça görülmektedir. “Kadına değer verilir ama…”, “kadının sözü dinlenir ama…” anlamı taşıyan ifadeler, aslında kadının sözünün değerli olmasının göstermelik olduğu anlamına gelir. Yani kısaca; erkek kadını ne kadar dinlerse dinlesin, sesini bir gürleştirdi mi kadın susar. Ki bu da istediğiniz tarafa çekebileceğiniz, esnek bir ifadedir. Kadın ne aşamada dinlenir? Erkek ne aşamada onu susturur? Bunların cevabı, erkeğin keyfiyetine kalmış bir sınırsızlıktır aslında. Aynı kitap Seteney hakkında şunları da ekliyor: “Zor anlarda herkes ona koşuyordu. Çaresizler, onu dinliyorlardı. Ancak Seteney, bir kadındı. Her şeyden önce, kadınca duygular taşıyordu.”[6] Kadınca duygulardan kast edilen hassaslık, kırılganlık, erkek Nartlara hayranlık gibi özelliklerdir. Tarih boyunca ataerkil zihniyet kadına bu özellikleri atfetmiştir zaten, her kadının duygusal ve kırılgan varlıklar olduğu kabulü, yirminci yüzyılda yükselen feminist hareketin çabaları ile yıkılmaya başlamıştır. Bu yakıştırmalar cinsiyet eşitsizliğin en belirgin özelliklerinden sayılabilir.

Kadına değer verildiğinin başka bir örneği olarak sunulan Adiyıf karakterinde de benzer şekilde ikincil plan konumunu bulabiliriz. Adiyıf’ın temel özelliği, ellerindeki inanılmaz ışıkla Nart kahramanlarının yolunu aydınlatmaktır. Nartlar yine kahramanlık peşinde eylemlerde bulunurken, Adiyıf seferden dönen kocasının yolunu aydınlatır. Başka da bir özelliğine pek rastlanmaz. Bu kadına değer verildiğini değil, onun bazı noktalarda erkeğe yardımcı olabileceğini gösterir.

Nart anlatılarında kadının ikincil planda olduğunu başka bir örnekte daha görüyoruz. Nart Peterez henüz annesinin karnında iken babası öldürülür, Nart bilgelerinin de Peterez için verdiği nasihatler şu mısralarla başlar:

“Eğer kız olarak doğarsa,

Dikiş sepeti ördürür,

Oturtursunuz bir köşede…”[7]

Açıkça görüyoruz ki kız çocuklarının yeri de anneleri gibi evin içi olacak ve ev işlerini öğrenmek için yetiştirilecektir. Fakat erkek olursa kahraman olmak için eğitilecektir. Erkekler kahraman olurken kadınların pasif konumda beklemesinin en önemli örneklerinden biri de Sosrıko ile Hiz Oğlu Çelehsartag arasındaki geçen kapışmadır. Hizlere ziyafete giden Nartlar arasında Sosrıko da vardır ve evin kızı Bedef’i beğenmiştir. Çelehsartag ile Sosrıko iddiaya girerler, iddia Bedef üzerinedir:

“Kazanırsan sen ateşgözlü,

Artık yalnız başına yaşamayacaksın!

Kızkardeşim Bedef’i sana vereceğim,

Size mutlu bir hayat dileyerek!”[8]

Açıkça görülüyor ki Bedef’in fikri sorulmamıştır. Aile ilişkileri içindeki yeri bir aidiyet konumu olan ve erkekler tarafından alınıp verilebilecek biridir burada Bedef. Sosrıko iddiayı kaybettiği için işi inada bindirip Bedef’i kaçırır üstelik. Burada yine Bedef’in isteği önemsizleştirilir. Kadın bir gurur meselesine dönüşmüştür. İki erkeğin, kendi aralarındaki bir iddiada (iktidar yarışıdır bu aynı zamanda) ödül olarak bir kadını ortaya sürmeleri, Nartlarda kadınların ne kadar pasif olduklarına yeterli bir örnektir.

Sonuç Olarak

Tüm bu örneklerden rahatlıkla görülebileceği üzere, Çerkeslerde özellikle Seteney örnek gösterilerek ileri sürülen “kadın ve erkeğin eşit olduğu” miti, bir mit olarak kalır. Ne Nart anlatılarında ne de bunların etkisinin görüldüğü bugünkü yaklaşımda gerçekliği yoktur. Kadınlar, aslında doğalında taşıdıkları, ancak ataerkil zihin tarafından “aşağı” konumlandırılan özellikleri yüzünden erkekler tarafından ikincil planda görülür. El işleri ile meşgul edilir, çocuk yetiştirmek ve kocalarına hizmet etmek başlıca görevlerindendir. Bu işler kadın olma hâliyle beraber ele alınır, kadınsı duygular ve özelliklerin getirdiği toplumsal görevler olarak görülür; ancak kadınsı duygular denilen şey, patriyarkanın sıkı bir şekilde ördüğü ve yüzyıllarca kabul ettirdiği atamalardır. Artık bütün dünyada kadınlar buna itiraz seslerini yükseltmeye başlamıştır, Çerkes kadınları da öyle.


[1] Todd Wolfson, “Peggy Reeves Sanday”, in Theory in Social and Cultural Anthropology, an Encyclopedia, Editors: R. Jon McGee, Richard L. Warms, s. 738-740

[2] Özdemir Özbay, Dünya Mitolojisi ve Nartlar, Kafkas Derneği Yayınları, 1999, Ankara, s. 6-7

[3] Özdemir Özbay, a.g.e., s. 55

[4] Özdemir Özbay, a.g.e., s. 55

[5] Osman Çelik, Efsaneler-Hikayeler-Portreler, İtalik Yayınları, 2001, s. 6

[6] Osman Çelik, a.g.e., s. 16

[7] Özdemir Özbay, a.g.e., s. 74

[8] Osman Çelik, a.g.e., s. 25

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Bir önceki

Kamuoyuna Duyurumuzdur

Bir sonraki

Toplumsal Cinsiyet Atölyesi

Latest from Blog

İkrardan Dönüş

oturdum saydım. kaçıncı gündü. öldüğü, son nefesini verdiği gün müydü birinci gün. yoksa defnedildiği gün mü.

0 $0.00