8 Mart Nedir ve Ne Değildir?

19 'da okunur

Büşra Şahin


Bilindiği gibi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olup uluslar arası olarak kutlanır. Tarihçesini, neden 8 Mart gününün seçildiğini ufak bir aramayla herkes öğrenebilir, burada açıklamayacağım. Kısaca belirtmek gerekirse Dünya Kadınlar Günü, kadınların eşitsiz şartlarından ve sömürülmesinden doğmuştur. Ancak yine bilindiği gibi 8 Mart, kimileri için “yılda bir kez kadını hatırlamak, onu da çiçek böcekle yapmak” günüdür. Nedir bu çiçek böcek günü? Şöyle ki, söz konusu kadınlar olduğunda nedense herkesin bir pembeleşesi, her yere çiçek resimleri koyası gelir; kadınların hak mücadelesi olmaktan çıkarılıp çikolata ve hediye alma gününe dönüştürülmeye çalışılır. Peki, neden?

Genel bir çerçeve çizmeye çalışalım: Ataerkil bir dünyada, ataerkil toplumlarda yaşıyoruz. Dolayısıyla ekonomik, kültürel ve siyasi yapılanmalarda söz sahibi olanlar, ezici çoğunlukla erkekler. Kadınlar ise artık ikinci cins sayılma durumundan bıkıp sesini çıkartmaya başlıyor ve ataerkil piyasa bakıyor ki bu iş büyümüş. Kadınlar artık hak arayışındalar, git gide daha çok bilinçlenip daha çok konuşmaya başlıyorlar ve 8 Mart kutlamalarına katılanlar artık milyonları buluyor. Ataerki bu durumda ne yapıyor? Önce 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nü yasaklıyor, kadınların bir caddeye girmesinden korkup yüzlerce polis görevlendiriyor, birlikteliği bölüyor. Eylemsellikte böyle ortaya çıkan engelleme, ekonomi ve piyasa bağlamında farklı bir yüzle karşımıza çıkıyor: Pazarlama. Kapitalist piyasa şunu diyor: “Madem biz 8 Mart’ı falan engelleyemiyoruz, o zaman kendi lehimize dönüşüme sokalım ve tüketim odaklı pazarlayalım.” Böylece Dünya Kadınlar Günü, bir çeşit çiçeklenme ve hediyeleşme sürecine giriyor. Elbette bu, hiyerarşi içinde ekonomik düzeyi değişen her türlü erkeğin işine geliyor, ataerkil sözleşme tamamlanıyor. Çünkü artık kadının hak arayışına veya eşitlik talebine odaklanmak ile uğraşmak yerine bir demet çiçek alarak gününü ve hâkimiyetini kurtarıyor. Her erkek mutlu!

Peki, kadınların eylemselliğinin engellenmesi söylemde nasıl ortaya çıkıyor? İşte esas meseleye geliyoruz. Söylem düzeyinde 8 Mart’ın nasıl yankı bulduğunu örneklerle açıklayalım. Bunu yaparken kurumlardan yapılan açıklamaları kast ettiğimizi ve kurum başında çok büyük olasılıkla bir erkek bulunduğunu unutmadığımızı da belirtelim. 8 Mart Dünya (Emekçi) Kadınlar Günü kutlamaları yayımlanırken izlenen belli başlı şablonlar var. Bu şablonlar başlıca şöyle sınıflandırılabilir:

  • Kadınların hakkı ödenmez, teşekkür ederiz. (Yalancı minnet)
  • Kadınlar çiçektir (Korumacı maskesiyle cinsiyetçilik)
  • Bizi büyüten annelerimiz başta olmak üzere… (İndirgemecilik)

Bu şablonlar görünürde iyi bir şey söylüyormuş gibidir ancak altında yatan cinsiyetçi yaklaşım biraz düşününce ortaya çıkar. Mesela “kadınlar çiçektir” demek kadını “zayıflık, kırılganlık, güçsüzlük” atfetmektir. “Kadınların hakkı ödenmez” düşüncesi ise yalancı bir minnettir çünkü kadınların hakkı ödenir. Onun haklarını savunarak, mücadelesine destek vererek, şiddet göstermeyerek ve kendiyle eşit görerek kadının hakkı pekâlâ da ödenir. Anne şablonundan ilerlemek ise kadını üreme dışındaki bir fonksiyona yakıştırmamaktır. Kadınlar sadece üremez, üremek isteyemeyebilir, üreyemeyebilir. Bunlar onu daha az kadın yapmaz.

Çoğu yazı gibi bu yazı da genelden özele gidiyor ve amacına yavaş yavaş yaklaşıyor. Yukarıdaki tüm açıklamalardan sonra şimdi Çerkes Dernekleri’nden gelen 8 Mart kutlamalarına göz atabiliriz ve şablonların izlenerek nasıl da erkek bir bakış açısıyla yazıldığını okuyabiliriz. Mesela Kayseri Kafkas Derneği’nin Kadınlar Günü kutlama mesajına bakalım. Şöyle başlıyor: “Çerkes kadını Seteney Guaşe’den beridir toplumun gizli önderi, yol göstericisi…” diye devam ediyor. Daha ilk cümleden belli bir kalıp çizildi Çerkes kadınına, rol modeli verildi, izlemesi gereken asil, güzel, narin kadın anlatısı tekrarlandı. Önder olamadı, gizli kaldı. Yolda yürüyemedi, erkekler yürüsün diye yolu gösterdi. Çiçek şablonu tamam. Devam edelim ve ilerleyen paragraftaki “…örf ve adetleri yaşatabiliyor olmamız Çerkes kadınının başarısıdır” cümlesini açalım. Neden kültürün, adetlerin, dilin taşıyıcısı kadın olur? Şöyle ki; kültürün taşınması bizi direkt yeni nesillere, yani çocuklara götürür. Çocukları büyütüp onlara kültürü aktarmakla görevli kimdir? Evet, kesinlikle baba değil. Anneye bu rol yüklenir ve sonradan da sadece bununla anılır. Anne olmayan kadın kültürün taşıyıcısı olamaz mesela. Uzatmadan geçelim. İndirgemeci şablon da tamam. İlerideki “…çok şey borçlu olduğu kadınlarını her zaman baş tacı etmiştir” cümlesi zaten yalancı minneti açıklıyordur diye düşünüyorum. Borçluysa borcunu ödesin, ne diyelim? Böylelikle üç şablonu da tamamlayan Kayseri Kafkas Derneği’ni yerine uğurluyoruz.

Kahramanmaraş Kafkas Kültür Derneği ise Kadınlar Günü’ne özel bir program hazırladı ve programın duyurusunu şu şekilde yaptı: “06/03/2022 Tarihinde Siz Bayanlarla Beraber Kadınlar Gününü Kutlamak İçin Dernek Binasında Bir Arada Olmaktan Mutluluk Duyarız.” Gelen uyarılar üzerine bir düzenleme ihtiyacı hissedilmiş olacak ki daha sonra bu duyuruyu ““06/03/2022 Tarihinde Siz Kadınlarla Beraber…” diye başlayarak değiştirdiler. Peki, neden bayan değil kadın diyoruz? Zamanında bu tartışma epey gündem olmuş ve artık “bayan” kelimesinden bir nebze uzaklaşılmışsa da Çerkes toplumunun bu tartışmaya uzak kaldığı açık. Kadın kelimesinde ısrar ediyoruz çünkü cinsiyetimizden ötürü ezildiğimizi biliyoruz. Cinsiyetimizi gösteren kelime bayan değil, kadındır. Bayan ise bir seslenme sözü, bir hitaptır. Cinsiyet belirtmez. Kahramanmaraş Kafkas Kültür Derneği’nin etkinliğine katılma imkânım olmadı, ancak etkinliğin “Kadın Hakları Söyleşisi” kısmına sadece yarım saat ayrılması üzücü.

Etkinliklerden bahsetmişken, Dünya Kadınlar Günü kapsamında Çerkes Kültür Evi de bir program düzenledi ve bunu sosyal medya hesaplarından duyurdu. 5 Mart 2022 tarihinde yapılacağı ilan edilen söyleşide 3 konuşmacı ismi geçiyordu: Ömür Angı, Keramettin Dönmez ve Kuşha Doğan Özden. Burada dikkatimizi çeken doğal olarak üç konuşmacının ikisinin erkek olması. İnsan sormadan edemiyor: Neden Kadınlar Günü’nde, kadınlara dair bir program hazırlarken erkekleri konuşturuyorsunuz? Bari Kadınlar Günü’nde yapmayın. Evet, bari! Zaten sesimizi duyuramadığımız, etkin rol alamadığımız, karar alma mekanizmalarında görünemediğimiz bir sistemde neden Kadınlar Günü’nde bile konuşamıyoruz? Gerçekten hayretler içinde kalarak ve bu sorulara cevap gelmeyeceğini bilerek çeşitli sosyal medya paylaşımlarına geçiyorum.

7 Mart 2022 tarihinde Adiges isimli Facebook sayfasında, Dr. Yakup Temel imzasıyla kısa bir yazı paylaşıldı. Çerkeslerde kadınların konumu üzerine bize yeni hiçbir şey söylemeyen bu yazının çeşitli detaylarına beraber bakalım. Köydeki 3 kadın etrafında şekillenen yazıda “Çerkeslerde mecbur kalınmadıkça kadınlar tarla, bağ, bahçe gibi ağır işler yapmazlar ama köyde ev işleri de sayısız çeşitlilikte ve kesintisizdir. Bu sebeple guaşelerin çok az boş zamanları vardır ama gene de kendilerine bir şekilde boş zaman yaratmasını bilirler” ifadeleri geçiyor. Yani Sayın Temel diyor ki, kadınlar ev işlerinin yükü altında eziliyor, asla boş vakitleri yok, hepimiz biliyoruz ki herkesi onlar kaldırıp onlar yatırıyor ama maşallah o kadar yetenekliler ki boş vakit yaratabiliyorlar. Temel’in kast ettiği boş vakit ise, dereden su almaya gittikleri kısacık sürede birbirleri ile ettikleri üç beş laftan ibaret. Boş vakit değil yani. “Guaşeler evin içinin mutlak, evin dışının da arka plandaki otoritesidir. Onlar evlerin bereketinin, dirlik ve düzeninin teminatıdırlar aynı zamanda” cümlesindeki anne şablonunu artık görebiliyoruz, uzunca açıklamaya gerek yok. Korumacı cinsiyetçilik şablonu ise bu yazıda “emniyetlerinin sağlanması” ayrıntısında ve “Kadınlar tek başlarına yola çıkarılmaz ama köydeki herhangi bir delikanlı, herhangi bir vakitte, herhangi bir evdeki kızı cegu’e, worşer’e götürüp getirebilir” cümlesinde görülüyor. Artık okuyucu da çözebiliyordur diye düşünüyorum. Öyleyse hemen başka bir sosyal medya paylaşımına geçiyorum. Çerkes Meselesi isimli Facebook sayfasında 7 Mart 2022’de isimsiz bir not paylaşıldı. Başlığı ise “Türkiye’li Çerkesler Asil Değildir” idi. Bu kısacık notta şöyle ifadeler yer alıyor:

“Kadınlarımızın kayda değer bir kısmı;

– Kültürün baskıcı yanlarını bahane eden, onu güncelleme çabası yerine ‘kozmopolit sıradanı’ olmayı tercih eden ve böylece kendini rahat ve özgür hisseden

– Diğer taraftan adeta ‘sahip’ bildikleri birtakım farklı ideoloji ve kimliklerin neredeyse eniği! olmakta hiçbir zorluk ve gariplik görmeyen insanlar olmuştur.”

“Kadınlarımız” diye başlayarak daha ilk kelimesinde hata veren, kimi işaret ederek laf söylediği belli olmayan, aslında ne dediği de tam açık olmayan bu notu neden bu yazıya alıyorum? Çünkü kadınlar söz konusu olduğunda, özellikle 8 Mart’ta öyle her ağzı olanın konuşmasını eleştiriyorum. “Kültürün baskıcı yanlarını bahane etmek” ne demek? “Farklı ideolojilerin eniği” ne demek? Hâkim olmadığınız konulara girmeyin, üzerine düşünmediğiniz meseleler hakkında yorum yapmayın. Sonra ne anlattığı belli olmayan kelimeler silsilesi yüzünden böyle bir yazıya konu olursunuz.

8 Mart öncesi paylaşılan tüm bu mesajları geçip 8 Mart sonrasına gelelim. Almastı olarak İstanbul ve Ankara’daki Kadınlar Günü eylemlerine katıldık, pankartlarımızla yürüdük ve elbette fotoğraflarımızı sosyal medya hesaplarımızdan paylaştık. Her şey normal giderken 18 Mart tarihinde bir Twitter kullanıcısının paylaştığı video ile ne hissedeceğimizi şaşırdık. Aldığı tepkiler yüzünden silinen videoda bizim eylem fotoğraflarımız kullanılmış, açıkça göstermekten çekinmediğimiz yüzlerimize palyaço resimleri yerleştirilmiş ve hemen ardından elleri silahlı Çerkes erkekleri görselleri konmuştu. Israrla sormamıza rağmen silahlı erkek görsellerinin neden kullanıldığının açıklamasını alamadık. Almamıza da gerek yoktu gerçi, pek tahmin etmiyorlar fakat aklımız yetiyor. Siz açıkça diyorsunuz ki; öyle pankart taşımakla falan Çerkes kadını olunmaz, evinde otur, eteğini giy, gözlerini süz. Alanlara çıkan, silah kuşanan erkektir. Kötü bir haberim var; arkasına sığındığınız silahlı, kahraman Çerkes erkeği imgesi çöküyor. Erkeklik gururunuz yitiyor. Kalan son kırıntılarına sığınabilirsiniz. Fakat gururunuzu korumaya çalışırken saçma bir video paylaşıp sonradan silecek kadar kaçak dövüşmeyin. Erkek ortamlarında kadınları eğlencenize malzeme yapacak yüzünüz varsa karşılarında açıkça konuşacak cesaretiniz de olsun.

Çiçekler, hediyeler, mitolojik ve nostaljik imgeler yerine kadınların gerçekliği, hak mücadelesi ve ezilmişliğine odaklanan 8 Mart’lar dilerim.

Bir önceki

Sıla’nın Katilleri İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilenlerdir

Bir sonraki

İkrardan Dönüş

Latest from Blog

İkrardan Dönüş

oturdum saydım. kaçıncı gündü. öldüğü, son nefesini verdiği gün müydü birinci gün. yoksa defnedildiği gün mü.

0 $0.00