Kaşenlik-Çerkeslik-Israrlı Takip

12 'da okunur

Ğonejiko Şeyma Kuneşko


İngilizcede “stalking” denilen ve Türkçeye “musallat olma”, “dadanma” gibi terimlerle tercüme edebileceğimiz, hukuki tanımı ise “ısrarlı takip” olan ve kişinin özel hayatını ihlal eden, hak ve özgürlüklerini kısıtlayan davranışlar bütünü; bugün birçok ülkede suç kapsamında değerlendirilmektedir. Israrlı takip; eski/yeni veya tanıdığı/tanımadığı kişi/kişiler tarafından yoğun biçimde izlenmek, takip edilmektir. Kişinin sürekli karşısına çıkmak, arkadaş aracılığıyla haber almaya çalışmak, gerçek hayatta veya internet üzerinden sürekli iletişim kurmaya çalışmak, sürekli olarak kişinin bulunduğu yerlere gitmek, sosyal ve gündelik hayatta rahatsız etmek olarak örneklendirilebilir.

Israrlı takip ilk kez 1990 yılında, ABD’nin California eyaletinde suç olarak düzenlenmiştir. 1933 yılında ısrarlı takibi suç sayan ilk Avrupa Ülkesi Danimarka olmuştur, daha sonra 1997’de İrlanda’da kabul görmüştür. Israrlı takip, İrlanda yasalarına girmesiyle birlikte ilk defa bir Avrupa Birliği ülkesi tarafından suç olarak ele alınmış oldu. İrlanda’yı Belçika, Hollanda, Avusturya, Hindistan, ABD, Kanada Fransa, İtalya, Romanya, Japonya, Birleşik Krallık, İskoçya ve Almanya izlemiş, ısrarlı takibi suç olarak kabul etmişlerdir.

Türkiye’de ise ısrarlı takip, suç teşkil etmemekle birlikte şiddetin bir türü olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda da fail hakkında uzaklaştırma, mağdur için de koruma tedbirlerine başvuracağına dair ifadeler, 6284 sayılı yasanın kanun maddelerinde bulunmaktadır. Aynı zamanda suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği,  ısrarlı takibin, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “Hakaret”, “Taciz”, “Tehdit” gibi suçların oluşumuna sebebiyet vereceğinden failin cezalandırılması mümkündür. Israrlı takip, hukuka aykırı bir davranış olması nedeniyle de TCK Md. 123’te düzenlenen, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma başlığı altında değerlendirilebilir. Maddeye göre; “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”[1] Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu ile korunan hukuki değer; psikolojik ve ruhsal bakımdan bireylerin rahatsız edilmeden huzur ve sükûn içinde ve sağlıkla yaşama haklarıdır. Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında suçun faili herkes olabilirken mağdur her zaman belli bir kişidir.

Bugün birçok ülkede ısrarlı takibin suç kapmasına alınmasını sağlayan gelişmelerden biri, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen sözleşme, ısrarlı takibi, kadına yönelik şiddetin bir türü olarak kabul etmektedir.

Çerkeslerde stalking var mıdır?

Bugün alaf/semerkaw gibi terimlerle adlandırılan kaşenlik öncesi “takılma” kültürü git gide kendini ısrar kültürüne dönüştürmeye başlamıştır. “Hayır” kelimesinin naz olarak algılanması Çerkes kadın-erkek ilişkilerinde çok önceden beri var olan bir durumdur. Bu olguya tamamen yanlış denilemeyeceği gibi Çerkeslerin kültürel kodlarında böyle bir yapının olduğu da ifade edilmelidir. Kaşenlik teklifinin ilk seferde kabul edilmemesi gibi tavırlar bütünü, Çerkes kızlarının çoğunluğu tarafından kanıksanmış ve Çerkes kadın-erkek ilişkilerinin davranış kodlarında yer edinmiştir. Eskilerden dinlediğimiz kaşenlik hikâyelerinde “peşimden çok koşturdum,” “az koşmadım peşinden,” “5 kere istemeye gittik,” “ilk seferde hiçbir Çerkes kızı kabul etmezdi,” “Çerkes kızı nazlı olur” gibi ifadelere sık rastlanılması da bu olgunun kökenine dair bilgiler vermektedir.

Günümüze gelindiğinde ise; alt-üst yapı ilişkileri değişen, sosyal yapılanmaları bozulmuş, tarihinde görmediği oranlarda şehirleşmiş Çerkeslerde durum farklılaşmıştır. Naz kavramının görece “sevimliliği” artık geçerliliğini yitirmiştir. “Hayır” kelimesinin Çerkes kadınları için anlamı ise nenelerinden, teyzelerinden dinledikleri naz yapma olgusundan çoktan çıkmış durumdadır. Sosyal medyada, düğünlerde, zexeslerde çoğu erkek için hayır kelimesi hala naz ile eşdeğer ve ilginin sürdürülmesi yönünde örtük bir davet olarak algılansa da, bugün kadınların çoğu için hayır demek hayır demektir. Yapılan bu ısrarı “Xabzemiz böyle, ben alaf/semerkaw yapıyorum, eskilerde de hep böyleydi” diye gerekçelendirmek tam olarak bir Xabze sömürüsüdür. Kültür, alaf/semerkaw ritüellerini hak gördüğü gibi, karşı taraf istemediği takdirde zorlanmaması gerektiğini de hak görmüştür. Bugün Çerkes kadınlarını “cemiyetlerden” uzak tutan, yapana çok doğal gelen ancak maruz bırakılana rahatsızlık veren bir durumdan bahsediyoruz.

Bu konuyla alakalı genel geçer yorum; salt kadınların davranış ve algılarında bir değişim olduğu yönündedir. Yani Xabze’de bir dönem yer etmiş ve yukarıda arz ettiğimiz şekli ile gelişmiş bir toplumsal olgudan, “Çerkes kadınlarının eksik veya yanlış bilgisi” gereğince kaçınıldığı iddia edilmektedir. Oysa değişim tek taraflı değildir. Olgunun neşvünema bulduğu toplumsallık yitirilmiştir. Bugün Çerkes kadınlarının maruz kaldığı tekliflerdeki ısrar düzeyi ile geçmişte yaşananın düzeyi eşit değildir. Yaşandığı dönem itibariyle toplumsal örfün etkisini taşıyan ve o zamanda, o mekânda ve o insanlar arasında anlamlı bulunan olgu ile bugün yaşanan ve yaşatılanın düzeyi ve algısı aynı değildir. Çünkü sanılanın aksine, erkekler ve erkeklerin yaklaşımı da değişmiştir ve bu değişim olumlu yönde olmamıştır. Kültürel dejenerasyondan örnek verilirken sürekli olarak kadınlar üzerinden örneklendirme yapılması başka bir yazı konusu olmakla beraber ataerkil bakış açısının bir yansıması olarak dejenerasyon failinin kadınlaştırılması söz konusudur. O kadar ki; geçmiş zamanlardaki uygulamaların düzeyinin bile gerisine düşülebilmektedir. Gelenekler; modern sayılan cinsiyetçi pratikleri -yer yer suça konu olacak seviyelerde- meşru göstermek için araçsallaştırılmaktadır.

Tam da bu yüzden “stalking,” yani “ısrarlı takip” davranışı, Çerkes kültüründe bir zaman yer edinmiş bir olgusallıktan farklı olarak Çerkes kadınlarının özel bir sorunudur. Bu hususta gelenek arkasına sığınmaya kalkışma, maruz bırakılanın sesinin gelenek sopasıyla bastırılmasına neden olmaktır. Geleneğin değişimi ve dönüşümü ekseninde bu tip fiillerin faillerine karşı gerekli önlemler alınmalıdır. Geleneğin kendi içerisinde var olan gelenekler gerekirse çağa uygun hale getirilerek yürürlüğe konulmalıdır. Ara başlıkta sorduğumuz sorunun cevabı kanımızca “evet”tir. İddiamızı sarihleştirecek olursak; bahsettiğimiz şey, bugünün algısında yaşanan değişimlerin kadın-erkek ilişkilerine yansımasıdır. Bu yazıyla maksadımız, tanımını verdiğimiz davranışların Çerkes kimliğinin bir parçası olduğu değildir. Ancak günümüz cemiyeti bakımından Çerkes kadınlarının böylesi davranışlara maruz kaldığının teşhisini koymaktır. Çerkes kadınları olarak Çerkes kamusal alanında, düğünlerimizde, derneklerimizde sonu gelmeyen ilgi ve bıktırıcı ısrarlı takip baskısı olmadan sosyalleşmek hakkımızdır.


[1] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf

Bir önceki

Flört Şiddeti

Bir sonraki

Ev/Aile İçi Şiddet Nedir? Neden Önemlidir?

Latest from Blog

İkrardan Dönüş

oturdum saydım. kaçıncı gündü. öldüğü, son nefesini verdiği gün müydü birinci gün. yoksa defnedildiği gün mü.

0 $0.00