Sözleşme uygulansın, Azralar yaşasın!

6 'da okunur

Her gün, bir kişi daha eksilmeme umuduyla mücadelemize devam ederken; 5 gündür kayıp olan Azra Gülendam ile 3 gündür kayıp olan Emine Gökkız’ın maalesef iyi haberini alamadık.

Azra iş görüşmesi için gittiği adam tarafından katletildi. Azra’nın katili sadece fail Mustafa Murat Ayhan değil. Öldürülen tüm kadınların failleri aynı: Sahip olduğu otoriteyi kötüye kullanarak telefon sinyalerine bakmayan polisler, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını destekleyenler, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkan iktidar, patriyarkal düzenin kendisi ve sistematik olarak bu düzeni besleyenlerdir.

Azra Gülendam Haytaoğlu

Azra’nın katil zanlısı Mustafa Murat Ayhan, Antalya İnşaat Mühendisleri Odası yönetim kurulu üyesi. Toplumdan dışlanmış bir şahıs, bir psikopat vs. değil, bu ülkenin “parlak” bir vatandaşı. Bu cinayetin bize düşündürdüğü iki şey var. Birincisi, kamusal alanın kadınlara kapatılması. Bugün sosyal medyada birçok yorum paylaşıldı, hem çocuğunu özgür yetiştirmek isteyen ama can güvenliği için endişe eden anne babalar tarafından hem de en temel hakkından, yaşam ve vücut bütünlüğü hakkından endişe etmeksizin kamusal alanda var olmak isteyen kadınlar tarafından. Art arda yaşanan bu kadın cinayetlerinde gördüğümüz izlek bizi endişlendiriyor. Bu izlek; kamu otoritesinin, yani İstanbul Sözleşmesi’nden tüm uyarılarımıza rağmen tek taraflı olarak çekilen devletin, bizlerin yaşam hakkını korumakla ilgilenmediği, bu sürecin patriyarkal cezalandırma ve kadınları belirli sınırlar içine hapsetme yönünü örtük şekilde onayladığı kanısını giderek güçlendiriyor. Polisinden savcısına kadar patriyarkal zihniyetin hâkim olduğu kamu otoritesinin bu örtük onayı, maalesef kimi siyasetçilerin ve kamusal figürlerin beyanlarında da açıkça ifade ediliyor, giderek meşrulaştırılan bir kamusal söyleme dönüştürülüyor. Bize, “kamusal alanda erkeklerle eşit şekilde var olamazsınız” deniliyor. Patriyarkal kapitalizmin belirlediği rollere razı gelmemiz isteniyor. Bu pazarlığa boyun eğmeyeceğiz. Kadınların can güvenliğinin olmadığı kamusal alanlar, giderek kimsenin can güvenliğinin olmadığı yerler haline gelecektir. Bunun örneklerini kadınları özel alana hapseden ülkelerden görebiliriz. Bu cinayetin bizi düşündürdüğü ikinci nokta; kamusal alanın erkek suçlarına alabildiğine açılmasıdır. Yine aynı izlek bizlere; katil erkeklerin cezasızlıktan cüret aldığını, her birinin mahkemede eril destekten aldığı güçle yaptıkları mağdur suçlayıcı  savunmaların, sığındıkları patriyarkal bahanelerin, işledikleri suçlarda kullandıkları yöntemlerin bir diğerine fikir ve güç verdiğini gösteriyor. Ve bu da aynı şekilde, kamu otoritesinin adeta işbirlikçiye dönüşmesinin sonucudur.

Şimdi Azra’yı nasıl katlettiğini ayrıntılarıyla anlatan zanlının, mahkemede ifadesini değiştirip kurbanı suçlaması hiçbirimizi şaşırtmaz. Bu izlekte en büyük kara delik kamu otoritesidir. Kadınlar direnmeye, inadına sokaklarda olmaya, kamusal alanı erkekliğe dar etmeye, patriyarkayla hesaplaşmaya devam edecek. Ancak iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararını acilen geri alması ve bu izlekteki kara delik olmaktan vazgeçmesi gereklidir.

Emine Gökkız

Bizler kadınlar olarak, her an öldürülme ve tecavüz tehdidi altında yaşıyoruz. Güvenle, özgürce, dünyanın sunduğu imkânların tamamına ulaşarak yaşayabilmemiz için İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlülüğe girip aktifçe uygulanmasını ve faillerin tamamının hak ettiği cezayı almasını talep ediyoruz.

Almastı

Çerkes Kadın Hareketi

Bir önceki

KAMUOYUNA DUYURU

Bir sonraki

Afganistan’daki Kadınlar İçin Çağrı

Latest from Blog

İkrardan Dönüş

oturdum saydım. kaçıncı gündü. öldüğü, son nefesini verdiği gün müydü birinci gün. yoksa defnedildiği gün mü.

0 $0.00